Düşlerini Yıkamayan Çocuk

Leo, geceleri o kadar renkli ve canlı rüyalar görüyordu ki, sabah uyandığında bu rüyalar saçlarına, kirpiklerine yapışıp kalıyor, onu gün boyu rengarenk bir bulut gibi dolaştırıyordu. Ancak bir sabah, düşleri solmaya ve grileşmeye başladı. Leo, kötü kalpli "Düş Kırıcı"nın, insanların güzel rüyalarını çalıp yerine korku dolu düşler bıraktığını öğrendi. Şimdi Leo, kendi renkli düşlerini silah olarak kullanıp diğer insanların rüyalarını kurtarmak zorundaydı.

Leo’nun en sevdiği şey uyumaktı. Çünkü onun rüyaları sıradan değildi. Uçan balinaların sırtında gezer, şekerleme evlerinden yollar inşa eder, konuşan kitaplarla sohbet ederdi. Bu rüyalar o kadar gerçekti ki, sabah uyandığında saçlarında mavi bir parıltı, pijamalarında çimen yeşili lekeler, yastığında ise yıldız tozu kalıntıları olurdu. Annesi ona gülerek, “Leo, yine düşlerini yıkamayı unutmuşsun!” derdi.

Fakat bir pazartesi sabahı, Leo uyandığında her şey solgundu. Saçları sadece kahverengi, pijamaları beyazdı. O gece gördüğü rüyayı hatırlamaya çalıştı, sadece gri, sisli ve boş bir sokakta kaybolduğunu hatırladı. Aynı şey ertesi gün, ondan ertesi gün de oldu. Tüm mahalle halkı, hatta kediler ve köpekler bile huysuz ve yorgun uyanıyordu. Kimse güzel rüya göremiyordu.

Leo, araştırmaya karar verdi. O gece uyumak yerine, yatağında uyanık kaldı. Gece yarısı olduğunda, penceresinden dışarı baktı. Sokak lambasının altında, uzun, cılız, elinde devasa bir vakumlu süpürge ve boş, cam fanuslar taşıyan bir figür gördü. Bu, Düş Kırıcı’ydı! İnsanların bacalarından vakumuyla güzel rüyaları emiyor, fanuslara hapsediyor ve yerine, küçük gri duman bulutları bırakıyordu.

Ertesi gece, Leo bir plan yaptı. Önce, en güçlü ve en neşeli rüyasını görmeye konsantre oldu. Zihninde, gökkuşağından bir kaydıraktan kaydı, gülen bulutlarla saklambaç oynadı. Uyandığında, vücudu her zamankinden daha parlak ve renkliydi. Hemen dışarı çıkıp Düş Kırıcı’yı beklemeye başladı.

Düş Kırıcı, komşularının bacasına vakumunu uzattığı anda, Leo ortaya atıldı. “Dur!” diye bağırdı. Düş Kırıcı, şaşkınlıkla ona baktı. Leo, kollarını iki yana açtı ve tüm gücüyle en renkli rüyasını düşündü. Bir anda, etrafa patlayan bir renk cümbüşü yayıldı. Gökkuşağı kaydırağının parıltısı, Düş Kırıcı’nın gri vakumunu ıskalattı. Gülen bulutların neşesi, onun fanuslarındaki korku dolu düşleri eritmeye başladı.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Küçük Şef’in Sırrı

Düş Kırıcı, bu renk ve neşe karşısında güçsüz düştü. “Yapma!” diye yalvardı Leo’ya. “Ben… ben sadece unutulmuş bir kabusum. İnsanlar beni görmezden gelince, güçlenmek için onların güzel rüyalarını çalmak zorunda kaldım.”

Leo, ona kızmak yerine acıdı. “Ama güzel rüyalar seni daha da güçlendirebilirdi,” dedi nazikçe. “Bir dene.” Düş Kırıcı’ya, elindeki fanuslardan birini açıp içindeki renkli bir rüya bulutuna dokunması için uzattı.

Düş Kırıcı, tereddütle dokundu. Anında, gri cildi hafifçe pembeleşmeye, yüzündeki korkunç ifade yumuşamaya başladı. “Bu… bu çok sıcak,” diye fısıldadı. Leo, onunla rüyalarını paylaşmaya devam etti. Birlikte, çalınan tüm güzel rüyaları sahiplerine geri iade ettiler.

O geceden sonra, Düş Kırıcı artık “Rüya Bahçıvanı” oldu. İnsanların rüyalarını çalmak yerine, Leo’nun öğrettiği gibi, onlara güzel rüya tohumları ekmeye başladı. Leo ise hâlâ düşlerini yıkamıyordu, çünkü herkes onun saçlarındaki renklerin, dünyayı daha güzel bir yer yapan neşenin bir işareti olduğunu biliyordu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu